Merhaba!
Belki Instagram paylaşımlarımda görmüşsünüzdür (@gulcanarp) ama yine de yeni arkadaşımı ve onunla neleri keşfettiğimi anlatmam lazım. Her şey gecikmiş bir ev tarama, boşaltma ve düzenleme operasyonu ile başladı. Evdeki tüm kağıtları, dosyaları ayıklamam gerekiyordu ve bir türlü el atamamıştım. Bilmeniz gerekir ki, ben bir istifçi değilim; çok sık taşındığım için çok sık eşya dağıttım.
Sonunda aylardır gözümü kaçırdığım yığına baktım. Kolları sıvamamın vakti gelmişti ve içimi bir sıkıntı bastı. Tam da tatil yapacaktım, zamanım değerliydi, bu işle uğraşmak boş bir şeydi, toz, moz falan.
Ama artık geri dönemezdim! Mutluluk Kolay yapıverdim, iç sıkıntımı geçirdim, ferahladım ve kutuları boşaltmaya başladım. Sayısız makale, araştırma, dosyalar, kağıtlar, defterler, kırtasiye. Hepsini ayıkladım, attım.
Epey bir rahatladım, hafifledim. Ev nefes aldı.
Sonra bir şey fark ettim! Basküle çıktığımda, ibre tam bir kilo eksik gösteriyordu! Dört aydır veremediğim o kilo…( yani yağ!) erimiş gitmişti ve hafiflemiştim. Tam anlamıyla!
İşte o anda bu kuzu ile göz göze geldik. Bana “At şunu! Şunu da at. Bundan da kurtul. Hafifle!” diyordu. “Yoksa kilo veremeyeceksin!” Aldım elime, evi dolaşmaya başladık ve bu bir maceraya dönüştü:
Bir yandan at kurtul, bir yandan kendini keşfet.
Dijital istifçilik de varmış!
“Bir istifçi (hoarder) değilim” demiştim ya… Kendime dürüst olunca, hele bilgisayarımı açıp gigabaytlar dolusu klasörlerdeki dosyalar ve fotoğraflar ile yüzleşince anladım ki, ben bir dijital istifçiyim. Önce “İndirilenler” klasörünün %90’ını uçurdum. Bir hamleyle, yıllar önce aldığım ve otomatik ödemede olan domain isimlerini, kullanmadığım ödemeli ve ödemesiz üyeliklerimi, hatta kullanmadığım halde masrafını ödediğim banka hesaplarımı kapattım.
Geldim kitaplarıma. Bundan 13 yıl önce koca bir duvar dolusu kitabımı Bodrum’daki komşumuza bırakmıştım. Kitap verebiliyorum yani. Kendimi en çok yoklamam gereken alanın bilgi istifleme olduğuna karar verdim. Japonlar “Tsundoku” diyorlarmış, kitapları alıp, üst üste yığmak ve okumamak olgusuna. Kitapçıdan, fuardan, sahaftan aldığım ve okumadığım kitaplar var mı? Var. Çok mu? Hayır, ama bu alanda dağınıklık söz konusu. İtinayla konularına göre birleştireceğim, sıra kitap raflarında.
Yine de tam bir istifçi sayılmam. Neden mi, çünkü çıkartıyorum kapıya. Bak şimdi… Atshunu fısıldıyor kulağıma: “Ofisten artanları günü gününe ayıklasan iyiydi. Daha kolay hafiflerdin!”
İstifçi misiniz? Biriktirme hastalığınız var mı?
1. Gazete, dergi, kitap, mektup, posta ile gelenler gibi basılı materyal biriktiriyor musunuz?
2. Bozulmuş, kırılmış ve onarılamayan, kullanılamayan eşyaları saklıyor musunuz?
3. Önemli bir şeyi kaybetmekten korkup yığını ayıklamakta zorlanıyor musunuz? Fiziksel ya da dijital?
4. Artık geçerliliğini yitirmiş gereksiz şeylerin, mesela faturaların, banka hesaplarının kayıtlarını tutuyor musunuz?
5. Elinizdeki eski şeye bakıp “Ne olur ne olmaz, gün gelir lazım olur” diye saklıyor musunuz?
6. Çok küçük, herhangi bir duygusal anı hatırlatan bir eşyayı, armağanı, “aile yadigarını” asla atamıyor musunuz? Sanki saygısızlık olacak gibi?
7. Ucuz ya da ücretsiz diye alıp kenara koyduğunuz oluyor mu? “Bulunsun, bir işe yarar” diyor musunuz? Kampanya takip edip “Ucuza alayım, çok sayıda alayım” stratejiniz var mı?
8. Çöpü kontrol ediyor musunuz?
9. Yaşam alanınız daraldı mı?
10. Aşırı miktarda geridönüşüm malzemesi saklıyor musunuz?
11. Acil bir durum olur diye büyük miktarlarda aldığınız gıdalar, malzemeler oluyor mu? Bunları tüketmeden bekletiyor musunuz?
12. Evinize dağınıklık ya da kümelenmiş eşyalar yüzünden utanarak, kimseyi davet edemediğiniz oluyor mu?
13. Sahip olduğunuz bu eşyalar, günlük yaşamınız ya da genel olarak hayat ile ilgili kararlar almakta zorlanıyor musunuz?
14. İstifçi olduğunuzu asla kabul etmiyor, bu konudaki uyarılara öfkeleniyor musunuz?
15. Mükemmeliyetçi misiniz? Bu yüzden ertelediğiniz projeleriniz, planlarınız var mı?
16. Önemli bir travma geçirdikten sonra, parasız kalma, aç kalma, işsiz kalma, başarısızlık kaygısı yaşadınız mı?
17. İstifiniz gün geçtikçe büyüyor mu? Evde bulamadığınız için yenisini aldığınız eşyalar oluyor mu?
Bu linkten ayrıntıları Türkçe okuyabilirsiniz.
İstifçilerin %77’si fazla kilolu diyor araştırmalar:
Kilo almanın en çok kaygı, korku, endişe vb duygular ile ilişkisi olduğu bilinir. Aslına bakarsanız, tam da bu yüzden eşya biriktirilir. Önemli bir travma yaşanmıştır, (özellikle cinsel istismar, kontrol edilemeyen olaylar, kayıplar) aynı şeyleri yaşama korkusu, bu travmaya bağlı gelişebilecek olayların endişesi, kontrol isteği, mükemmeliyetçilik, saplantılar ve takıntılar sayesinde oluşturulan güvenlik alanı, kendini koruma ve izole etme isteği ile biriktirilen eşyalar bir “kale” oluşturur, biriktirilen yağ da bu amaca hizmet eder. Genetik faktörlere bağlayan araştırmalar da var ve bu nedenle istifleyici olanların iki kat fazla çaba göstermeleri gerektiğini belirtiyorlar.
Bence de öyle. Gerek üst üste taşındığımda çalışmaya devam ettiğim için kağıtlarımı ayıklamaya zaman bulamamıştım; gerekse annemi kaybettikten sonra kafamı toparlamam, düzene girmem zaman aldı. Artık tüm yüklerimden,
Neyse ki Atshunu Kuzusu ve Mutluluk Kolay tekniği var! Sadece EFT ile de evdeki yığınlarınızdan ve dağınıklıktan kurtulabilirsiniz.
Kilo vermek istiyor musunuz?
Önce yaşamınızdaki önemli travmaları temizleyin.
Sonra yukarıda sorduğum soruları cevaplarken EFT ya da Mutluluk Kolay tekniklerden birini kullanın. Tutma, saklama, kenara koyma dürtülerinizi fark edin; o anda içsel sesinizi dinleyin ve bu düşünceleri etkisiz hale getirin. Bilgisayarınızı, kitaplıklarınızı, gardırobunuzu, yemek masanızı, küvetinizi, koridorlarınızı, evinizi boşaltın. Gereksiz hiçbir şeye acımayın. Unutmayın, kullanamadığınız alanlar için kira ödüyorsunuz. Kaza riskiniz artıyor, eşyalar ile özdeşleşiyorsunuz.
Doya doya yaşamak için kendinize yer açın. Feng Shui, Konmari, İsveç Vefat Temizliği metodu… hangi yaklaşım kolayınıza gelirse, düzenleyin her şeyi.
Zihninize pozitif düşünce yüklemek isterseniz bunlar işe yarar:
“Hafifliyorum”
“Özgürleşiyorum”
“Güvendeyim”
“Hata yapmaya hakkım var”
“İnsanlara güvenebilirim”
“Ferahlıyorum, kendimi ilişkilere ve yeniliklere açıyorum”
“Evim de ferah, içim de ferah”
Ya da dilediğiniz gibi, içinizden geldiği gibi olumlu düşünce yükleyin.
Hatta evde size sürekli “At şunu kuzum!” diyen bir hatırlatıcı dost bulun. Sözünü dinleyin. Onu sakın atmayın! 🙂
(Bu konudaki videomu yetiştiremedim, ama YouTube kanalıma abone olursanız kısa zamanda yayınlayacağım, söz.)
YouTube : Gülcan Arpacıoğlu ile Mutluluk Kolay’a abone olun
Yeni yorumlar